Bu senin yaşamın ve her geçen dakika sona eriyor. Her şeyden önce korkmayı bırakıp bir gün öleceğini kabullenmelisin.

Kulüp kapanmıştır. İlluminati ile ilgili olmasa da yazılarımı takip etmek isteyenler http://soraninsan.tumblr.com adresinden beni takip edebilirler.

23 Ekim 2011 Pazar

Hayatın Anlamı ve Yanılgılar

Merhaba FS kulübü üyesi... (Dinlemelik; http://fizy.com/#s/16pn78)

   Bu gece korku düzeni ve suçluluk yazımın devamını yazmak istiyorum, çünkü daha söylemek istediğim çok şey var. Toplumun hali daha başarılı bir şekilde özetlenemezdi herhalde. Herkes birbirinin klonu robotlar olmuş, hayatlarının amacından, hayallerinden kopmuşlar. Belki de hiç bulamamışlar. Yaşamının amacı ne? Bu soru çoğu kişiye büyük rahatsızlık verir. Cevaplamaktan kaçınırlar. Çünkü verecek bir cevapları yoktur.

   Hayatın amacı olarak bahsettiğim şey Kişisel menkıbe. Paulo Coelho, "Simyacı" kitabında bunu şöyle açıklıyor; "Gerçekten arzu ettiğimiz bir şeyin gerçekleşmesi için tüm evren işbirliği yapar." Bu söz bir çok kez tekrarlanıyor. Gerçektenden öyle, hayattan deneyimlediklerimde bunun gerçek olduğunu söyleyebilirim.

"Arkada bıraktığın şeyleri düşünme dedi simyacı, atlarıyla çölün kumlarında ilerlerken. Her şey evrenin ruhu'na kazınmıştır ve ebediyen orada kalacaktır."

"Kişisel menkıbe'lerimiz uğruna aşılmayacak çöl, güdülmeyecek koyun yoktur. Arzularımız doğrultusunda giderken geride bıraktıklarımızsa, gerçekten bizimse hep bizim için duruyor olacaktır. "

Kitapta geçen, en çok hoşuma giden satırlardan bazıları ise;
"Bulduğun şey saf maddeden yapılmışsa, hiçbir zaman çürümeyecektir. Ve oraya birgün geri döneceksin. Bir yıldız patlaması gibi bir anlık ışıktan başka bir şey değilse, o zaman geri dönüşünde hiçbir şey bulamayacaksın. Gene de en azından bir ışık patlaması görmüş olacaksın. Yalnızca bu bile yaşamış olmanın zahmetine değer. "

   Karşılaştığım insanların içinde çok azı bu soruya içtenlikle cevap verebildi. Ve şunu söyleyebilirim ki bu insanlar, kesinlikle toplumun geri kalanından ayrılmış, farkındalık seviyesi bariz bir şekilde yüksek olanlardı. (Bu arada Simyacı'yı okuyun, çok güzel kitaptır.)






Bir işe gir. Çalışmaya git. Evlen.
Çocuk sahibi ol. Modayı takip et.
Normal Davran. Kaldırımdan yürü.
Televizyon izle. Yasalara uy.
Yaşlılığın için birikim yap.

Şimdi, benim ardımdan tekrar et: "ÖZGÜRÜM'







   İnsanlar dünyanın güvenli ve düzenli bir yer olması için yıllarca çalışırlardı. Ama kimse bunun ne kadar sıkıcı olabileceğinin farkında değildi. Bütün dünyanın parsellendiğini, hiz limitleri konduğunu, bölümlere ayrıldığını, vergilendirildiğini ve düzenlendiğini, bütün insanların sınavlardan geçirildiğini, fişlendiğini, nerede oturduğunun, ne yaptığının kaydının tutulduğunu düşünün. Hiç kimseye macera yaşayacak bir alan kalmadı, satın alınabilenler hariç. Lunaparka gitmek gibi. Film izlemek gibi. Ama bunlar yine de sahte heyecanlardı...Gerçek afet veya risk ihtimali olmadığından, gerçek kurtuluş şansı da ortadan kalkmış oldu. Gerçek mutluluk yok. Gerçek heyecan yok. Eğlence, keşif, buluş yok. (Chuck Palahniuk - Tıkanma)

   Her şey, çocukluğumuzdan itibaren eğitim sistemi ile başlıyor. Eğitim, rezil bir halde ve bu asla düzelmeyecek çünkü böyle olmasını istiyorlar. Herşeye sahip olan ve her şeye karar verenler, dünyayı yönetenler, bunun böyle olmasını istiyor. Kendisine her sunulanı kabul eden insanlar istiyorlar. Hatta insan bile değil, robot olmamızı istiyorlar.

   Saf iş gücü, söyleneni anlayacak ve sadece emirleri yerine getirebilecek kadar zeki olmamızı istiyorlar. Ve sadece istemekle kalmıyorlar, bunu başarılı bir şekilde uyguluyorlar. Görünmez bir, kurallar hapisanesindeyiz. Özgür olduğumuzu düşünmemizi istiyorlar ve önümüze fark ettirmeden kendi belirledikleri seçimleri sunuyorlar. Çocukluğundan beri sorgulamaya alışmamış, hatta sorgulamanın kötü bir şey olduğunu sanan bireyler, görünmez hapisanelerinde sahte bir mutlulukla yaşamlarını sürdürüyor. İşte istedikleri şey bu. Size bir seçim hakkınız olduğunu düşündürmek.

   Size ne istemediklerini söyliyim. Eleştirel düşünen insanlar istemiyorlar. İyi derece bilgilendirilmiş ve eğitim görmüş insanlar istemiyorlar. Bu hiç işlerine gelmez çünkü onların çıkarlarına aykırı. Dönen büyük, kandırmacayı, görünmez bir kurallar hapisanesinde olduğunu fark edenler ise toplumun kendisi tarafından eziliyor. Bu sistemi korumak için savaşanlar tarafından, var güçleriyle engelleniyor.

Kır zincirlerini!


   Sorgulamaya kendi içimizde bir yolculuğa çıkıp kendimizden başlamalıyız. Bazen aynanın karşısına geçip şu soruyu sorarım; "Ben kimim?" Ancak kendimizi sorgulamaya başladıktan sonra gerçek manada özgür olabiliriz. Her şeyden önce korkmayı bırakıp, bir gün öleceğinı kabullenmelisin. İşte o zaman her şey netleşmeye başlıyor ve daha önce sorun olarak gördüğün, o küçük şeylere sadece tebessüm ediyorsun. Yani kısaca Yunus Emre'nin dediği gibi; "Bir ben vardır bende benden içeri."

Kim ne derse desin, kelimeler ve düşünceler dünyayı değiştirebilir.

2 yorum:

  1. İnsanlığın doğasında var, netlik ve birşeylerin sabit kalması, değişmemesi isteği. Çünkü bu insana güven hissi veriyor. Toplumun veya daha yakın bir örnek olarak ailenin tahmin etmediği bir seçim yaparsan neye uğradıklarını bilemezler, çünkü geleceği tahmin edememiş olmak ve herşeyin istedikleri ve planladıkları gibi gitmemesi onları deli eder, güvensizlik hissi verir, diretirsen evlatlıktan atılmaya(yani dışlanmaya) kadar gider. Bu aslında her birey için geçerli. Sevdiklerimizin onlara alıştığımızın tersinde davranışlar sergilemesi bizi rahatsız eder ve güven duygumuzu yıkar. Bu gayet insani bir olgu. Her insanın bir diğeriyle bağlantı içinde olduğunu da göz önünde bulundurursak, yukarıda sözünü ettiğin şeyden toplum olarak hepimizin sorumlu olduğumuz sonucuna varmak hiç de zor değil.
    Özgür seçim haklarımız kısıtlı. Ne kadar çabalarsak çabalayalım belli kurallar çerçevesinde seçimlere sahip oluyoruz, topluma, ailemize ve belli diğer unsurlara uygun kısıtlı seçim haklarımız var. Sana, bu zincirleri kırmamız gerektiği konusunda katılıyorum, ama Özgürlük Savaşcıları olarak tüm insanlığa karşı çok azız Faint :)
    İnsanlığın özgürlük savaşı sanırım hiç bitmeyecek. Çünkü insanın en ilkel ihtiyaçlarından biri olan güven ihtiyacıyla çakışıyor ve dengeyi sağlamak imkansızdan biraz daha kolay. İnsanlar güven duygularına sarıldıkça, özgürlükten uzaklaşıyorlar. Kendimizden farklı olanlara karşı hoşgörü ve empati'nin bu savaşı hiç olmamış gibi yok edeceğine inanıyorum ben. Ama onun için de, insanlığın önünde daha uzun, çok uzun bir yol var. Bu yolu kıslatmaksa ayrı bir tartışma konus.
    Sonuç olarak, İlluminati insanlığın gölgesidir =)

    YanıtlaSil
  2. Yeni Bölümleri İstiyoruz

    YanıtlaSil

Yazarken dinlersin; Pixies - Where is my mind

İlluminati FS kulübünün ilk kuralı: kulüpten söz etmemek.
2.kuralı: kimseye kulüpten söz etmemek.